-
1 bir arada
вме́сте, совме́стно -
2 bir arada
бергә; бергәләп -
3 bir arada ol
coexist -
4 bir arada
all together -
5 bir arada
[بیر آرادا]باهم یکجا -
6 bir arada barış içinde bulun
coexist peacefully -
7 bir arada var ol
coexist -
8 bir arada var olma
coexistence -
9 bir arada tutmak
v. keep together, hold together -
10 bir arada var olan
adj. coexistent -
11 bir arada var olmak
v. coexist -
12 bir arada yaşama
n. coexistence -
13 bir arada oturmak
зэхэсын, зэдыхэсын, щызэхэсын -
14 partiyi bir arada tutmak
v. whip in -
15 ünlü harflerle bir arada olan
adj. consonantal -
16 bir
оди́н* * *1) оди́нbirimiz — оди́н из нас
2) одина́ковыйbenim için hepsi bir — мне всё равно́
3) еди́ныйbir bütün — еди́ное це́лое
4) како́й-нибудьbir kitap ver — дай каку́ю-нибудь кни́гу
5) како́й-тоsizi bir adam aradı — вас спра́шивал како́й-то челове́к
6) тако́й...bir yağmur tuttu ki — припусти́л тако́й дождь...
7) так (сильно и т. п.)bir düştüm ki... — я так упа́л, что...
bir tuhaf bakıyor — он так стра́нно смо́трит
8) то́лько, лишьbunu bir o bilir — э́то лишь то́лько он зна́ет
bir tat beğenirsin — ты то́лько попро́буй - понра́вится
9) разhaftada bir — раз в неде́лю
bu bir — э́то раз; э́то во-пе́рвых
10) -ка, ну́-каo yılları bir hatırlayın — вспо́мните-ка те го́ды
••bir çiçekle bahar / yaz olmaz — посл. одна́ ла́сточка весны́ не де́лает
bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var — посл. па́мять о ча́шке ко́фе живе́т со́рок лет; ≈ добро́ не забыва́ется
bir koltuğa iki karpuz sığmaz — посл. ≈ за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь
bir koyundan iki post çıkmaz — посл. с одно́й овцы́ де́сять шкур не сни́мешь
- bir âlembir uyuz keçi bir sürüyü boklar — посл. одна́ парши́вая овца́ всё ста́до по́ртит
- bir araba dolusu
- bir arada
- bir aralık
- bir araya gelmek
- bir aşağı bir yukarı
- bir atımlık barutu kalmak
- bir avuç
- bir ayağı çukurda olmak
- bir baltaya sap olmak
- bir başına
- bir baştan bir başa
- bir ben bilirim
- bir de Allah
- bir... bir...
- bir çekirdek geri kalmamak
- bir çırpıda
- bir daha
- bir daha yapmam
- bir dalda durmamak
- bir damla
- bir de
- bir de ne göreyim
- bir dediği iki olmamak
- bir derece
- bir dereceye kadar
- bir deri bir kemik
- bir don bir gömlek
- bir bu eksikti
- bir göz gülmek
- bir gün
- bir içim su
- bir kaşık suda boğmak
- bir kazanda kaynamak
- bir paralık etmek
- bir solukta
- bir şey değil
- bir tahtası eksik
- bir taşla iki kuş vurmak
- bir varmış bir yokmuş
- bir yastıkta kocamak -
17 bir
1) оди́н2) едини́ца3) како́й-л, како́й-то; не́которыйgünün birinde — одна́жды
4) одина́ковый5) о́бщий, совме́стный (с кем-л.)6) то́лько лишь7) тако́й; такbir düştüm ki … — я так упа́л, что …
□
-ı bir etmek — а) объединя́ть; б) унифици́ровать□
bir olmak — а) объединя́ться; б) быть тожде́ственным, совпада́ть; в) ука́зывает на внеза́пность де́йствия; г) вы́биться из сил◊
bir ağızda — в оди́н приём◊
bir ağızdan — а) хо́ром; б) единоду́шно◊
bir arada — а) вме́сте; б) в то же са́мое вре́мя◊
bir araya gelmek — собира́ться◊
bir aşağı bir yukarı — взад и вперёд◊
bir avuç — горсть◊
bir ayak evvel — как мо́жно скоре́е◊
bir baştan bir başa — на всём простра́нстве◊
bir baştan bir başa delmek — просверли́ть◊
bire bin katmak — преувели́чивать◊
bire bin kazanmak — получа́ть басносло́вные при́были◊
bir bir — оди́н за други́м, по одному́◊
bir bir anlatmak — расска́зывать всё по поря́дку◊
bir boy — а) разо́к; б) но всё-таки◊
bir çekirdek geri kalmamak — соверше́нно не отлича́ться◊
bir daha — а) ещё раз; б) с отриц. глаголом бо́льше не …, никогда́◊
bir dahayüzüne bakmamak — отверну́ться от кого◊
bir dalda durmamak — а) порха́ть, лета́ть (о человеке); б) переска́кивать (о мыслях)◊
bir damla — а) о́чень ма́ло; б) кро́шечный◊
bir de — а) кро́ме того́, а та́кже; б) вдруг, и что же◊
-ın bir dediğini ikietmemek — не пере́чить кому; исполня́ть жела́ния кого◊
birdediği iki olmaz — высокоуважа́емый и люби́мый◊
bir defa — а) уже́; б) снача́ла; во-пе́рвых; в) оди́н раз◊
bir derece — до не́которой сте́пени◊
bir dirhem — ма́ло (чего-л.)◊
bir dudağı yerde bir dudağı gökte — фольк. велика́н◊
bir düziye — непреры́вно, продолжи́тельно◊
bir gelmek — уравнове́шиваться◊
bir gözeli — биол. однокле́точный◊
bir gözeli bitkiler — бот. ни́зшие расте́ния -
18 arada bir
ab und zu, hin und wieder\arada bir kalkıp pencereden bakmak hin und wieder aufstehen und aus dem Fenster schauen -
19 bir
"1. one (as a number): Bir beyaz manolya yedi pembe manolyaya bedeldir. One white magnolia is worth seven pink magnolias. 2. a, an; a certain, a particular: Bursa´da güzel bir evi var. She has a lovely house in Bursa. Dünkü partide bir kadını gördüm; kim olduğunu sen anlarsın. At yesterday´s party I saw a certain woman; you know who I mean. 3. the same: Emellerimiz bir. Our goals are the same. 4. united; of one mind, of the same opinion: Bu konuda biriz. We´re of one mind on this subject. 5. shared, used in common: Yatak odalarımız ayrı, banyomuz bir. We have separate bedrooms but share a bathroom. 6. only: Bir o bunu yapabilir. Only she can do this. Bunu bir sen bir de ben biliyoruz. You and I are the only ones who know this. 7. used as an emphatic: O hayata bir alıştı ki sorma gitsin! He has really gotten accustomed to that way of life! Bir dene! Just try it! Birdenbire bir feryat! And suddenly there was such a yell! Ah, bir oraya gidebilsem! Ah, if I can just go there! 8. used to add a note of vagueness: Bir zamanlar Arnavutköy´de çilek yetiştirilirdi. There was a time when strawberries were grown in Arnavutköy. Sen bugün bir tuhafsın. You don´t seem quite yourself today. - ağızdan in unison, with one voice. - alan pişman, bir almayan. colloq. It´s the sort of thing that looks good and attracts a lot of interest but is actually of very little use. - alay a great quantity, a large number. - âlem something else, really something, a wonder, amazing: Orası bir âlem! That´s one amazing place! Cüneyt başlı başına bir âlem! Cüneyt is a wonder in his own right! - an at one point: Bir an bir şey söyleyecek gibi oldu. At one point she looked like she was going to say something. - an evvel/önce as soon as possible. - ara/aralık 1. at one point, for a while, for a short period. 2. when one has a free moment, when one has a chance: Bir ara bana uğrayıver. Drop by when you have a free moment. - araba 1. a wagonload of; a truckload of. 2. colloq. a lot of, a slew of. - arada together. - araya gelmek 1. (for people) to come together (in the same place and at the same time). 2. (for events) to happen at the same time, coincide. - araya getirmek /ı/ to bring (people, things) together (in the same place and at the same time). - aşağı bir yukarı (to come and go) aimlessly. - atımlık barutu kalmak/olmak to be almost at the end of one´s resources, be almost at the end of one´s rope; to have played almost all of one´s cards; to have very little energy left. - avuç 1. a handful (of). 2. a handful (of), a very small number or amount (of). - ayağı çukurda olmak to have one foot in the grave. - ayak evvel/önce immediately, at once. - ayak üstünde bin yalan söylemek 1. to tell a whole pack of lies at one go. 2. to be a big liar. - bakıma in one way, in one respect. - baltaya sap olmak to have a job, be employed. - bardak suda fırtına koparmak to raise a tempest in a teapot. - başına all alone, all by oneself. - baştan/uçtan bir başa/uca (traversing, looking at, surveying, filling a place) from one end to the other, from end to end. - ben, bir de Allah bilir. colloq. Only God knows what I´ve gone through. -e beş vermek to yield five times the seed, yield fivefold. -e bin katmak to exaggerate, make much of a trifle. - bir one by one. - boy 1. once. 2. used as an emphatic: Bir boy gidelim, görelim. Let´s just go and see! - boyda of the same height. - bu eksikti. colloq. Nothing but this was lacking!/This was all that was needed! (said sarcastically). - cihetten in one way, in a way. - çatı altında under the same roof, in the same building. - çırpıda at one stretch, without interruption, at once. - çift söz 1. a little advice, a piece of advice: Sana bir çift sözüm var. I have a piece of advice for you. 2. a brief exchange of conversation: Öyle meşguldüm ki kendisiyle bir çift söz bile edemedim. I was so busy that I couldn´t have even a brief conversation with her. - çuval inciri berbat etmek to foul things up but -
20 arada bir
кайчак; каюакыт
См. также в других словарях:
bir arada — zf. Toplu bir durumda, birlikte, toplu olarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — say. 1. 1 rəqəmi ilə işarə olunan sayın adı, miqdar saylarının ilk vahidi. Üçdən bir çıxmaq. Beşin üstünə bir gəlmək. // Miqdarca tək. Bir cilddən ibarət kitab. 2. Zərf mənasında. Bir yerdə, birgə, birlikdə. Çörəyi bir yedik. 3. Sif. mənasında.… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
arada çıkarmak — başka işler arasında bir işi de yapıvermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
arada kaynamak — karışık bir durumda gereken ilgiyi görmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki at bir kazığa bağlanmaz — ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
arada bir — zf. Ara sıra … Çağatay Osmanlı Sözlük
bu arada — zf. 1) Bu süre içinde Bu arada benim kim olduğumu, ne iş yaptığımı öğrendi. M. Ş. Esendal 2) Bir işi yaparken birlikte, beraber … Çağatay Osmanlı Sözlük
aç aç ile yatınca arada dilenci doğar — karı koca yoksul olursa bunların çocukları da yoksul olur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
atlar tepişir, arada eşekler ezilir — kaba büyüklerin çatışmasından küçükler zarar görür anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki arada bir derede (kalmak) — sıkışık, zor şartlar altında (kalmak) … Çağatay Osmanlı Sözlük